
Post modernism in architecture is associated with an eclecticism that incorporates traditional design elements in contrast to the rigid principles of the international style of modern architecture. It centers on usability and functionalism whilst maintaining an architectural quality of the space.
The Salk Institute for biological studies, California is one such example of the transition from modernism to post modernism that exhibits stark structuralism of modernism alongside a stylistic approach to design. In his design, the architect Louis Khan was successful in creating the formal language and perfection while progressing from international style.
Mimarlıkta post-modernizm; modern mimarlığın uluslararası tarzını oluşturan katı prensiplerin aksine, geleneksel tasarım elemanlarını bünyesinde barındıran, eklektisizm ile ilişkilidir. Mimari, mekân ve kaliteyi sürdürmekten ziyade işlevsellik ve kullanabilirliğe odaklanır.
Biyolojik çalışmalar için tasarlanan Kaliforniya’daki Salk Enstitüsü, modernizmden post-modernizme geçiş sürecinin örneklerinden birisi olduğunu, tasarıma biçimsel yaklaşımı ve modernizmin katı yapısalcılığı ile sergiler. Mimar Louis Khan tasarımlarında geleneksel bir dil oluştururken aynı zamanda uluslararası alanda oluşturduğu tarz ile bugünkü başarıyı elde etmiştir.

“Every building must have . . . its own soul” – Louis Kahn
While conducting research, Louis Kahn visited various monasteries in order to understand how design can provide serenity and promote peace of mind and embark creativity in the researchers. He aimed at achieving a sense of tranquility in the organization of spaces in his works similar to that of Greek architecture.
Kahn’s design reflects a clear and logical organization of spaces around a public function in the midst divine sunlight comparable to that of Greek architecture. The project is composed of 2 groups of buildings off a magnificent cliff, with the Pacific Ocean falling behind in the horizon. The 6 story buildings, 2 floors of which are underground are mirrored around an open plaza which forms a strong linear axis with the mighty Pacific Ocean on one end and the entrance on the other. This highlights and embraces the landscape rather than imposing itself on it.
Luis Barragan suggested Kahn to not put a single leaf or dirt on the plaza and the outcome was an exceptional space unembellished, finished in travertine marble, devoid of anything in it except a single water channel running down the center.
“Her bina kendine ait bir ruha sahip olmalı.” –Louis Khan
Louis Khan araştırmasını sürdürürken tasarımın nasıl huzur verebileceğini anlamak, kendisiyle barış içinde olma kavramının tanımını yapmak ve araştırmacıların üretkenliğini artırmak amacıyla çeşitli manastırları ziyaret etmiştir. Mekân organizasyonunda sükûnet hissine ulaşmak amacıyla çalışmalarını Yunan mimarisine benzer olarak yürütmüştür. Kahn’ın tasarımı Yunan mimarisiyle kıyaslanabilecek derecede, kutsal güneş ışığını ortalayarak kamusal fonksiyonun çevresinde açık ve mantıksal mekân organizasyonları ile yansıtır. Yapı ortasında büyüleyici bir uçurum ve ardında ufukla birlikte beliren Pasifik Okyanusu bulunan iki farklı bina grubundan oluşur. Muhtemelen Pasifik Okyanusunda biten ve birbirine açılan güçlü, lineer aksın şekillendirdiği ve açık plazanın aynaladığı ikisi yer altında olmak üzere altı katlı binalar, kendini baskın tutmak yerine peyzajı kucaklamanın altını çizer.
Luis Barrangan’ın tek bir kötü tasarımın bile plazada barınmaması gerektiği önerisinin neticesinde sade, traverten mermeriyle son bulan, ortasından akan su kanalından başka bir şey içermeyen istisnai bir mekân oluşmuştur.

Kahn also had a clear sense of distinction between servant and served spaces. Servant spaces refer to spaces that serve other spaces. The buildings are 6 floors in height with 3 levels housing the laboratories and the other 3 housing the services and utilities. The clarity in this distinction paved way for a simplex form. Heating and ventilation spaces are situated out of site in easily accessible spaces.
Kahn, servis mekânlarını ve ana mekânları hassas bir şekilde ayırmıştır. Servis mekânları diğer mekânlara servis veren manasına gelmektedir. Altı kata sahip binanın üç katı laboratuarlara ev sahipliği yaparken, diğer üç katı ihtiyaç ve servis mekânlarını içerir. Bu ayrımın netliği formun basitliği ile alakalıdır. Isıtma ve havalandırma mekânları arazinin dışında kolayca erişilebilen bir yerde bulunur.



“Materials used are concrete, wood, marble and water. Concrete is left with exposed joints and form work markings. Teak and glass infill in the office and common room walls….The laboratories may be characterized as the architecture of air cleanliness and area adjustability. The architecture of the oak table and the rug is that of the studies.” – Louis Kahn
Kahn believed in using materials in their natural form. The imperfections formed in the concrete surface during casting were left as such and were not covered up and finished, maintaining the integrity of the material. This ensured that the maintenance required over time was reduced to the bare minimum. Similarly the teak was also left unfinished to weather naturally over time. The entrance is welcoming with a grove of trees and water has been considered as a building element of the project and this clearly reflects in the architecture of this institute.
“Beton, ahşap, mermer ve su materyalleri kullanıldı. Betondan birleşime maruz kalmasından dolayı vazgeçildi. Tik ağacı ve cam, ofislerin ve ortak odaların duvarlarında kullanılır. Laboratuarların özelliği mekân düzenlenebilirliğinin ve hava temizliğinin mimarisi olmalarıdır. Meşe ağacı ve halı bu çalışmalardandır.” –Louis Khan
Khan, materyallerin onların doğal formlarında kullanılması gerektiğini düşünmektedir. Materyelin doğal doku kusuru dökülme sürecinde beton tamamen kaplanmadan yüzeyinde şekillenir ve materyalin bütünlüğüyle devam eder. Kabul edilmesi gereken o ki; bakım, geçen zamanın açığa vurulmasını minimuma indirmeyi gerektirir. Buna benzer olarak tik ağacı da zamanla doğal olarak havalanması için yarım bırakılmıştır. Giriş, projedeki bina elementi sayılabilecek ağaçlık alan ve suyla karşılanır ve bu durum, enstitünün mimarisini yansıtır.


“Greek architecture taught me that the column is where the light is not, and the space between is where the light is. It is a matter of no-light, light, no-light, light. A column and a column brings light between them. To make a column which grows out of the wall and which makes its own rhythm of no-light, light, no-light, light: that is the marvel of the artist.” – Louis Kahn
Greek architecture exhibits a strong sense of darkness where columns exist, and brightness where they don’t. This play of light and shadows has been used remarkably in his design for the Salk Institute. The white stone and the grey concrete walls provide a perfect three dimensional canvas for the stunning play of precise shadows cast by the sequential openings at the portico.
The Salk Institute played an important role in sculpting the design theories of post- modernist architects that challenged the minimalistic approach to design of modernists. This newly found stylistic approach that had merely emerged as a counter response to the strict boundaries and distinguished blandness of modernist design evolved to cultivate a new thinking and approach towards architecture.
“Yunan mimarisi bana ışığın olmadığı yerlerde kolon, ışığın olduğu yerlerde ise aralardaki boşluk olduğunu düşündürür. Bu aydınlık, karanlık, aydınlık, karanlık durumudur. Bir kolon ve arasından ışığı getiren diğer bir kolon. Bir kolonu duvar haricinde yükseltmek ona aydınlık, karanlık, aydınlık, karanlık ritmini yüklemek sanatçının harikasıdır.” – Louis Khan
Yunan mimarisi kolonun bulunduğu yerde karanlığın, bulunmadığı yerde ise aydınlığın güçlü hissini sergiler. Bu ışık ve gölge oyunu Khan’ın Salk Enstitüsü tasarımında dikkat çekici derecede kullanılmıştır. Kusursuz gölgenin büyüleyici oyunu galerideki ardışık açıklıkta dışa vurulmuştur.
Modernist tasarıma minimalist yaklaşım düşüncesine meydan okuyan postmodernist mimarların tasarım teorilerine şekil vermelerinde Salk Enstitüsü önemli bir rol oynamıştır. Yalnızca katı sınırlara karşı müdahale olarak çıkan ve modern tasarımın seçkin tarafı olan bu yeni bulunan stilistik yaklaşım, yeni düşünme tarzı ve mimarlığa doğru yönelim olarak gelişmiştir.
References
- Ghirardo,D(1996),Architectureaftermodernism,London,Thames&Hudson Ltd.
- Heinz Ronner, with Sharad Jhaveri and Alessandro Vasella Louis I. Kahn: Complete Works 1935-74. p164.165.
- Barker,P(1992August),Architecture:Hushnow,evenconcretehasfeelings- Louis Kahn searched for souls in buildings and talked to bricks. Along the way he inspired some of the greatest Modern architects in the world, Independent
- Stroller, E. (1999). The Salk Institute. Princeton Architectural Press
Translator-Çeviren:Nurcihan Can